Klinik Uygulamalarda Düşük Glisemik ve/veya Besin İnsülin İndeksli Beslenme Yaklaşımları
DOI:
https://doi.org/10.33076/2018.BDD.289Anahtar Kelimeler:
Glisemik indeks, besin insülin indeksi, diyet, beslenmeÖzet
Obezite, diyabet ve kalp-damar hastalıkları gibi yaşam tarzıyla ilişkili kronik hastalıkların postprandiyal glisemi ve insülinemi ile ilişkisi bilinmektedir. Bu nedenle, araştırmacılar postprandiyal glisemi ve insülinemiyi kontrol altına alabilecek çeşitli yöntem arayışlarına girmiş ve yeni kavramlar geliştirmişlerdir. Bu kavramlardan en önemlileri 1981 yılında ilk kez tanımlanan glisemik indeks iken, diğeri 1997 yılında ortaya atılan besin insülin indeksidir. Glisemik indeks (Gİ), karbonhidrat içeren besinlerin kan glukozunu yükseltme potansiyelini göstermektedir. Besin insülin indeksi (İİ) ise sadece karbonhidrat içeren besinlerin değil, tüketilen tüm besinlerin insülin düzeyi üzerine etkilerini değerlendirmekte ve böylece protein ve yağların olası etkilerini de göz önünde bulundurmaktadır. Günlük diyette daha çok düşük Gİ’li ve/veya İİ’li besinler tercih edilerek uzun dönemde yaşam tarzı ile ilişkili kronik hastalıklara yakalanma riski azaltılabilir. Aynı zamanda, yapılan çalışmalarda düşük Gİ’li ve/veya İİ’li öğünlerin kısa dönem olumlu etkileri olabileceği de gösterilmiştir. Düşük Gİ’li ve/veya İİ’li öğün tüketimi sonrası, yüksek Gİ’li ve/veya İİ’li öğüne göre postprandiyal hiperglisemi ve hiperinsülinemi oluşumunun önlenebileceği ve açlık hissinin azaltılıp, doygunluğu arttırarak iştahın kontrol altına alınabileceği önerilmektedir. Bu nedenle, düşük Gİ’li ve/veya İİ’li diyetlerin obezite ve diyabet tedavisinde yararlı olabileceğine işaret edilmektedir. Günümüzde, sağlıklı bir yaşam için fiziksel aktivite ve yeterli-dengeli beslenmenin yanısıra tüketilen besinlerin kalitesi de önem kazanmaktadır. Besinin Gİ ve İİ değeri besin kalitesini değerlendirmek amacıyla kullanılabilecek kriterler arasında yer almaktadır.